Son dönemde dünya genelinde artan doğal afetler, siyasi belirsizlikler ve sağlık krizleri, Avrupa Birliği’ni önemli bir adım atmaya zorladı. AB, üye ülkelerde yaşayan vatandaşlarına acil durum hazırlığı konusunda uyarıda bulunarak, doğal afetler veya başka türden acil durumlar karşısında 72 saat boyunca yetecek malzeme temin etmelerini önerdi. Bu çağrı, toplumların dayanıklılığını artırmayı ve beklenmedik durumlara hazırlıklı olmayı teşvik etmeyi amaçlıyor. Peki, bu çağrının ardında yatan sebepler neler ve vatandaşlar hangi önlemleri almalı?
AB’nin bu çağrısı, artan iklim değişikliği, doğal afetler, pandemik krizler ve diğer insani durumların ortaya çıkmasıyla doğrudan ilişkilidir. Örneğin, 2020 yılında patlak veren COVID-19 pandemisi, Avrupa’daki birçok ülkenin sağlık sistemlerini zorladı ve halkın temel ihtiyaçlarını karşılamada sıkıntılar yaşandı. Ayrıca, son yıllarda yaşanan büyük depremler, sel felaketleri ve diğer doğal afete karşı gösterilen hazırlıksızlık, AB’nin böyle bir adım atmasını kaçınılmaz hale getirdi.
Bireylerin ailenin güvenliği ve sağlığı için hazırlıklı olması gerektiği vurgulayan AB, kriz anlarında insanların yalnızca hükümetlerin yardımına bağlı kalmadığını, bireysel sorumlulukların da hayati önem taşıdığını belirtiyor. Geçmişteki deneyimlerden yola çıkarak, acil durumlara hazırlıklı olmanın gerekliliği en üst düzeyde değerlendiriliyor.
AB, vatandaşların hangi tür malzeme ve kaynakları temin etmeleri gerektiğini vurgularken, önerilen temel maddeleri sıraladı. Bu maddeler, bireylerin ve ailelerin acil durumlarda ihtiyaç duyacağı hayati öneme sahip unsurları içeriyor. İşte Avrupa Birliği’nin önerdiği temel malzemeler:
AB, bu önerileriyle birlikte vatandaşların, ailelerin ve toplulukların olası bir acil durumda yerel yönetimlerin sağladığı yardım gelene kadar hayatta kalmalarını sağlamayı hedefliyor. Hazırlık yapılmadığı takdirde, yaşanabilecek herhangi bir olumsuz durum söz konusu olduğunda, insanların karşılaşacağı zorluklar daha da artabilir.
Özellikle son dönemde yaşanan parçalı hava durumu ve iklim değişikliği nedeniyle, toplumların dayanıklılığını artırmak adına bu tür önlemlerin alınması öncelikli hale gelmiştir. AB, yapılan bu çağrının vatandaşlar arasında farkındalık yaratacağını ve bireyleri, aileleri ve toplulukları biyo-psiko-sosyal açıdan güçlendireceğini umuyor.
Sonuç olarak, Avrupa Birliği’nin 72 saat yetecek malzeme bulundurma çağrısı, yalnızca acil durumlarda hayatta kalmayı değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı artırmayı da teşvik eden bir adım olarak öne çıkıyor. Tüm Avrupa ülkelerinde bu mesajın hızla yayılması, hanelerin ve dolayısıyla toplumların krizlere ne kadar dirençli olabileceğini belirleyecektir. Vatandaşlar olarak hepimiz bu çağrıya kulak vermeli ve kendi hazırlıklarımızı yapmalıyız.